Bulut Ünvan
Konuşmayan Şeylerin Sesiyle
EMAILINstagram

Dağınık Anlatılar

‘Çürüyen bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda...’ Bu söz Shakespeare’in Hamlet eserindeki en önemsiz karakterlerden birine, Marcellus’a ait. Kötülüğün tek bir kişilikte somutlaşmadığı, karanlığını arayan bir gölge gibi tüm hikayenin üstünde dolaştığı metinde, gerçeği ifade etmenin kişiliği dahi olmayan bir karaktere düşmesi Shakespeare’in bilinçli bir seçimi miydi? Net bir cevabı yok. Hamlet’i, eserde anlattığı çürümüşlükten yüz yıllar sonra başka bir krallıkta, o krallık çürürken yazmış olmasının bir tesadüf olup olmadığının da. Yaygın -ama kanıtlanamamış- bir kanıya göre Shakespeare için kendi ülkesi üzerine yazmamak sadece insan olmanın karanlık yanlarını başı belaya girmeden anlatmanın güvenli bir yoluydu.

İçimden bu fikri benimsemek gelmiyor. Yalnızca bir yazarın kalem hareketlerini pratik bir işleve indirgeyen faydacı bakışı lezzetsiz ve kuru bulduğum için değil. Aynı zamanda kötülüğün tarih içindeki akışının kendi hikayesini düşlemekten hoşlandığım için de.    

Bir başka alıntı; ‘dağ, zirve değildir.’ Shakespeare’den dört yüz küsur sene sonra,  başka bir coğrafyada başka bir yazar, Nermi Uygur’dan. Bu cümle Hamlet gibi kurgusal bir metinde yer almıyor ama burada da insana anlamın bağlı olduğu yerden koparak kendine yeni bir yol, gedik açtığını düşündüren bir şey var; çürüyen şeyler ait oldukları yerden nasıl çözülüp koparak ülkeler ve yüzyıllar ötesinde kendilerine bağlanacakları yeni yüzler, yeni durumlar buluyorsa, bir dağ olmanın anlamı da bir dağ olmanın sonucundan koparak dağın tüm varlığına yayılıyor.      

Alıntılar çoğaltılabilir; “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu” (Neden? Kabusları ve gerçekliği arasındaki kalın çizgi mi aşınmıştı?) ,  ‘bir çizgi sadece yola çıkmış bir noktadır’ (bir nokta neden yola çıkar ve bir düzleme sıkışır?) ,  “karanlıkta su sesi, insanın içindeki, ölüm mayasının dilini konuşur" (Ölümü kendi sesiyle değil, karanlıktaki suyun sesiyle konuşturan nedir?) ,  “insan durmaksızın artan bir varlıktır”, “yol, yolcunun kendisidir”, “kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm” vs.vs...  

Bir okur olarak kendi bakışım, ne ara okuduğum metinlerde bireylerin topluluklardan, anlamların hikayelerden, anların zamandan koptuğu noktaları aramaya başladı kestiremesem de bunun, gerisinde kitabi bir anlam bulunamayacak kadar erken yaşta olduğunu hatırlıyorum.

Belleğimdeki görüntülerden bir fotoğraf albümü derleyecek olsam adını “uzağa yönelen bakışlar” koyabilirdim. O albümü karıştırırken muhtemelen pikapta sesi tanıdığım seslere benzemeyen bir plak dönerdi, saçlarım başka bir ülkede yağan bir yağmurda ıslanırdı, odadan kuş sürüleri geçerdi ve benim varlığımın anlamı da zirvesine sığmayan dağ gibi sıkıştığı yerden sızarak hayatıma dağılırdı.

Çabam bu sızıntıyı bir parça kendim çağırmak olacak. Görüntüler ile alt yazıların uyumlu olmadığı, nereden kopup da geldiği çözülemeyen bir çürümüşlüğün kendine her gün belirecek yeni yüzler bulduğu, farklı yolların hep benzer yerlere çıktığı bu küçük kara parçasındaki bu büyük dağınıklıkla birlikte dağılmak ve özgürleşmek.  Sokaktaki aç bir köpekle, ışıksız bir gecedeki gökyüzünü, anlamsız bir gün ile sorusuz bir cevabı bir arada düşünebilmek, boşluklar arasındaki noktaları doldurmak ve onlardan yeni bir anlatı kurmak. Bir “yetimler ittifakı”, evet.

Tarihin düzleminden kopmaya çalışan bir nokta gibi, hiç yazılmamış cümleleri bulmayı ve onları sonlandırmayı düşleyen...

 

Alıntılar:
1.    Shakespeare, William. Hamlet. Çev. Sabri Esat Siyavuşgil, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011
2.    Uygur, Nermi. Yaşama Felsefesi. Yapı Kredi Yayınları, 1998
3.    Kafka, Franz. Dönüşüm. Çev. Ahmet Cemal, Can Yayınları, 1986
4.    Tanpınar, Ahmet Hamdi. Huzur. Yapı Kredi Yayınları, 1989
5.    Heidegger, Martin. Varlık ve Zaman. Çev. Kaan Öktem, Alfa Yayınları, 2018
6.    Pessoa, Fernando. Huzursuzluğun Kitabı. Çev. Saadet Özen, Can Yayınları, 2006
7.    Özel, İsmet. Erbain; Kırk Yılın Şiirleri. Tiyo Yayınevi, 2014
8.    Berger, John. Hoşbeş. Çev. Oğuz Tecimen, Metis Yayınları, 2016  

Yeni sayımızdan haberdar olmak için kaydolun.
Thank you! Your submission has been received!
Oops! Something went wrong while submitting the form.

YAZILAR

03-Eylül '23

03-Eylül '23

03-Eylül '23