Zeki Ali
Sınırsız Yazılar
EMAILINstagram

Şiir ve Caz

Philip Levine & Benjamin Boone

Bir yokmuş, bir varmış… Masal değil de konu sanatsa yokluktan varoluşa doğru yürümek daha doğru olur. Müzikle söze bir başlangıç arayacak olursak ayrı yerlerde değil, çoğu zaman birlikte yol aldıklarını görebiliriz. Daha önce bu konuda çok yazıldığı için bir de şiirle caz nerde ne zaman tanışıp bir araya geldi biraz ona bakalım… Sanat türleri değil de insan olsalar şöyle bir sohbet geçebilirdi aralarında:

‘‘Şiiri kitaptan değil de sahnede şairinden dinlemek bir başka tat birader…

Bu şiiri sesli düşünmüştüm yazarken, belki ondan…

Biliyor musun? Bu sahnede ben de trio’mla birlikte birçok kez çaldık.

İstersen içine biraz da söz katalım… Caz bizim için de bir esin kaynağı…

Olur birader. İlk prova için bir gün belirleyelim, gerisi kolay…’’

Bu konuyu daha eski başlangıçlara çekecek olursak aslında şiir ve cazın benzer süreçlerden geçerek evrildiğini görebiliriz. İkisinin de başlangıcı oral geleneklerde aranabilir. Bilinen bir gerçektir ki uyak ve tekrarlar yazı öncesi şiir ve şarkılarda anlatılan uzun hikâyelerin akılda kalıcılığı için kullanılıyordu. Bir eski gelenek olarak da Türk edebiyatında atışma olarak bilinen iki ustanın karşılıklı söz düellosu vardı. Müzikte de bu tür atışmalar Afrika’da Sahra altı kültürlerinden başlayarak dünyaya yayılan, daha sonra Amerika’da yine Afrikalı müzisyenlerle ‘Jazz’ olarak yeni bir başlangıç yapan doğaçlamaya dayalı bir gelenektir. Caz yelpazesinin içindeki tüm diğer sınıflamalar da bu başlangıçtan itibaren evrenselleşmeye başlamıştır. Aslında şiirin ortaya çıkışı tüm coğrafya ve kültürlerde müzikle birlikte olmuştur. Türk kavimlerinde sazla, Afrika’da perküsyonla, eski Yunan’da lir eşliğinde şiirler okunmuştur. Lirik sözcüğü de bu kökenden gelmiştir.

Jack Kerouac

‘Caz şiiri’nin babası olarak anılan Langston Hughes şiirlerinde caz ritmini çağrıştırmanın yanı sıra ‘Weary Blues’ isimli albümle ilk şiir ve caz buluşmasını gerçekleştirdi. Bu albümde efsanevi caz müzisyeni Charles Mingus ile çalışmıştı. Şiirle caz birlikte olmadıkları zamanlarda bile bir birlerinin esin kaynağı olabilmişlerdir. Örneğin Jack Keruac şiirlerinde tıpkı Hughes gibi Charlie Parker’i anar, bununla da kalmaz şiirlerindeki ritimde cazın ritmini yakalamaya çalışır. Yine 60’lı yıllarda Beat şairleri Lawrence Ferlinghetti, Kanneth Rexroth ve Amiri Baraka gibi şairler caz gruplarıyla bir araya gelerek albümler yayınlamışlardır. Weather Report grubu 1972’de yayımlanan ‘‘I Sing the Body Electric’’ albümüyle Walt Whitman’ın şiirlerini içermese de onun güçlü bir esin kaynağı olduğunu bu çalışmayla kanıtlar. Jan Garbarek ‘It’s Ok to listen to the gray voice’ albümünde şair Tomas Tranströmer’den esinlenerek bu albümündeki tüm seçkilerin adlarını onun şiirlerinden alıntılar. Şair Robert Creely ‘Home’ isimli albümde (1979) Steve Swallow’la bir araya gelmiştir. Gill Scott-Heron ve Patricia Barber gibi şiirle cazı tek kişilikte bir araya getirenler de vardır. Verilebilecek örnekler çoktur ve halen günümüzde devam etmektedir.

Bu gibi ortak çalışmalardan söz ederken atlamak istemediğim bir çalışma daha var… Şair Philip Levine ve Benjamin Boone’u bir araya getiren, ilki 2018 yılında, ikincisi 2019 yayımlanan ‘The Poery of Jazz’ albümleri. Pulitzer Ödüllü bir şair olan Levine’le Saksafoncu ve besteci Boone uzun süre Kaliforniya’daki Fresno Üniversitesinde birlikte çalışmışlardı. Endüstriyel ortamlardaki işçi sınıfının yaşamlarını şiirlerinde yansıtan bir şair olan Philip Levine zor ortamlardaki insan ruhunun direnme gücünü şiirlerine sık sık konu etmiştir. Ne yazık ki Levine’in sesiyle Boone’un müziğini bir araya getiren albümler şairin 2015’de ölümünden sonra yaşam bulmuştur. Tüm besteleri Boone’a ait çalışmada Branford Marsalis, Tom Harrell gibi ünlü cazcılar da konuk olmuştu. (Türkçe’ye çevirdiğim şairin Charlie Parker’e adadığı ‘Adına Müzik De’ şiiri ilk albümde yer almaktadır.)

Allen Ginsberg

Beat şairlerinin cazdan etkilenerek şiire getirdiği bir yenilik de dize yapılanışında görülebilir. Jack Kerouac ‘Yazın Temelleri’ kitabında nokta ve virgül kullanımının gereksizliğini, hatta yanlışlığını işaret ederek uzun ifadelerin arasına nefes almayı yansıtan boşluk çizgilerinin kullanılmasını önerir. Diğer Beat şairleri olan Charles Olson’la John Osborne da şiirdeki yapılanmada nefes almanın önemini vurgularken tıpkı cazda olduğu gibi oral tekniğin şiire yansıtılmasını savunurlar. Onlara göre de dize kırılması nefes alma anında gerçekleştirilmelidir. Özellikle nefesli çalgılarda melodinin dışına çıkan haykırma, inleme ve çığlık gibi ses uyarlamaları bir şekilde Beat şiirine de yansımıştır. Örnek olarak da Allen Ginsberg’in ‘Uluma’ şiirine bakabiliriz. Şair ‘Uluma’ya Dipnot’ şiirinin açılışında ünlemli ‘Kutsal !’ sözcüğünü 15 kez tekrarlar (ya da haykırır). Bir bölümünde ise şu dizeler vardır: ‘‘Kutsaldır inleyen saksafon ! Kutsaldır bop kıyamet ! Kutsaldır cazbantlar marijuana hipsterler barış & hurda & davullar!’’

Adına Müzik De,
Philip Levine

Bir ritim yakalarım bazı günler, nerdeyse

kendi soluğumda bir şarkı. Burada yalnızım

Brooklyn Heights’da, geç sabah vaktinde, St. George Hotel’in

üstündeki gökyüzü temiz, temiz ama New York’a göre temiz.

Radyoda ‘‘Bird Flight,’’ Parker’in elli yıl önceki

California trajik sesi, kaosla çarpışmadan önceki

bocalayan ‘‘Lover Man’’i. Sanırım Burbank’taki

kayıt stüdyosunun dışında jakarandaların tepesinde

güneş yükseliyordu, Mart sonuydu, dünkü yağmurun

en kötü anları gelip geçmişti, maviye boyanmıştı gökyüzü.

Eğer baksaydı Bird millerce uzağı görebilecekti, ama gördükleri

o kadar yabancıydı ki gözlerini kıstı, başını salladı ve –sadece bir defa—

köpek gibi havladı, sonrasında Howard McGhee kolundan tutarak

İyi olacağını söyledi. Bunu biliyorum çünkü Howard yıllar sonra bana

paylaştıkları odada Bird’ün bir saat kadar uyuduktan sonra

kalkıp kendine geldiğini anlatmıştı. Willow Sokağı’nın üzerindeki

küçük odama kusursuz güneş ışığı giriyor bir köşeden. Soluğumun

gidiş ve gelişini dinlerken yakalamaya çalışıyorum tuhaf tadını,

biraz süt, biraz demir, biraz kan dünyaya karışırken benden.

Bu ben değilim, otomatiktir bu, bu giriş çıkış, onsuz sadece

bir şey olduğum bedenimin temel mesleği. Bir adı vardır bu işlemin,

bilmediğim bir söz, İngilizcede, İbranicede veya İspanyolcada olmayan

zarif bir söz, anlamsız bir söz benim için. Howard gerçekten inanmıştı

o gün söylediklerine, Parker’i bir taksiye yönlendirmiş ve sessiz geçen

miller boyu yanında oturmuştu etraflarındaki parlak dünya açılırken:

petrol istasyonları, meyve ve sebze tezgahları, Meksika ve Filipinlerden

incik boncuk satan kulübeler. Her şey çok Batılı ve gerçekti, var oluşa açılan

yeni bir yaratıydı, sonradan birisinin ‘‘hoşnut’’ dediği Charlie Parker’in müziği gibi,

benimse aynı gün sesssiz diyebileceğim, ‘‘Charlie Parker’in sessiz müziği.’’  

Howard hiçbir şey demedi. Taksi şoförünü ödedi ve iki kat yukarıdaki odalarına kadar

Bird’e yardım etti, çizmelerini çıkardı ve öğle sonu karanlığın tarihine dalarken

uyumasına izin vermek için dışarı çıktı. Howard’ı yargılamıyorum, ara sıra

benim yapabileceğimden daha iyisini yaptı. O zamanlar 19 yaşındaydım,

gün be gün bir adamın arızalı bedeni içinde Express Demiryolları yükleme rıhtımlarında çalışıyor,

bir yandan da soluğu kesilmeden önce Zadie’min bana öğrettiği Eskenazi içki şarkılarını

söylüyordum pis havanın içine. Şimdi artık Howard yok, on bir uzun yıl geçti,

Tatlı ses artık suskun. ‘‘Eldridge ve Navarro arasındaki incelikli köprü,’’ diye yazdılar sonra,

Başkalarına dipnot olarak onca yükselen tutku. ‘85 yılını anımsıyorum, performans günlerinin

sonunda ders verdiği Cass Tech okulunun koridorlarında yürürken aniden sol elimi

iki elinin arasına almış ve bana her şeyin en iyi sonuca vardığını söylemişti.

Belki dine sarılmıştı, belki çok zamanı kalmadığını anlamıştı, belki o gün

Parker hakkında sorduğum sorulardan yorulmuştu. Ona göre Bird gerçekten Charlie Parker’di,

bir adam, bir dâhinin soluğunda sonsuza kadar uzanan sessiz bir nota, şu anda

parlak bir sabah öğle sonuna doğru solarken kendi soluğumun üzerinde süzülen.

Müzik, müzik diyeceğim ona.  O adsız okyanusun içinden gelen acımasız gri alçak bulutların

gerisine doğru sendelerken güneş,  dingin ve sonsuz olanın ötesine geçmek için

ihtiyacımız olan şey budur.


Çeviri:
Zeki Ali

Yeni sayımızdan haberdar olmak için kaydolun.
Thank you! Your submission has been received!
Oops! Something went wrong while submitting the form.

YAZILAR

03-Eylül '23

03-Eylül '23

03-Eylül '23