Ah! Lemmy. Bu mektubu hem sana hem kendime yazıyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum. İçimden kan akıyor. Kan kaybediyorum Lemmy! Ne zaman böyle olduk? Bişey söyle! Şarjör boşaltıyorum. Kendimi öldürmek için fazlası gerekecek yine. Aslında çoktan öldüm belki de. Ben de bilmiyorum Lemmy. Kendimi defalarca öldürmek için ne kadar da hevesliyim öyle ama ölmek de çok uğraş gerektiriyor. Hatırlarsın, bir İtalya konseri dönüşünden şarap getirmiştin. Evde açacak bulamamıştık. Senin babanın eski kunduralı ayakkabısının topuğuna yerleştirmiştik şarabı. Sonra duvara vurarak açmaya çalışırken duvarda patlamıştı o şarap. Duvar, Rothko tuvali gibi bordoya boyanmıştı. Senin gözlerin parlıyordu. Kana benzetmiştin, işte o benim kanımdı Lemmy! Yine de o gece duvarı yalamıştık. Bu yaşamayı mı yoksa ölümü mü sevmektir Lemmy?
Kendimden kaçmaya çalışırken, rüzgardan mıdır bilmem, yine kendime varıyorum. Boşlukları boşluklarla dolduruyor, telleri olmayan bir gitar çalmaya çalışıyorum. Sanat diyorum, sanat olmalı. Acıyı anlamlı kılmalı. Sahi sana da öyle gelir miydi Lemmy? Sen sanki müziğinle topluma tükürmeyi severdin. Ben ise kusmak üzereyim. Bir keresinde ‘Tanrı hiçbir zaman senin yanında değil’ demiştin. O zaman tanrı var mı Lemmy? Eğer varsa iki kadeh de ona ısmarla. Yalnızlıktan da pop müzikten de çok sıkıldım. Kendime yeni uğraşlar arıyorum ama hiç bişey bulamıyorum. Ne hızlı tükettik hayatı böyle. Yoksa hayat mı bu kadar sıkıcı? Ölüm yaşamı değerli mi yoksa değersiz mi kılar? Sıradan bir hayattan çok korkuyorum Lemmy. Sabahın köründe kalkıp başkasına para kazandırmak için saatlerce tek düze işler yapıp sonra eve gelip televizyonun karşısında ölmekten ve bunu her gün yapıp her gün ölmekten çok korkuyorum. Aslında sana dürüst olmam gerekirse, evlenecekmişim gibi hissediyorum ve dehşete kapılıyorum.
Sen gittiğinden beri dünya değişti. Geçenlerde barış pankartı kaldıran bir genci tazyikli suyla öldürdüler. Artık kurşun yerine su kullanıyorlar. Genç, kafasını bir elektrik direğine çarpıp hastaneye kaldırıldı. İki gün yoğun bakımda kaldığı için ölümü altyazılarda kaldı. Bu çağda eğer ani ve dramatik bir şekilde ölmezsen ölümünün etkisi o denli azalır. Hele hastanelerde bir kaç gün sürünürsen daha da önemsizleşirsin. ‘Tazyikli su ile bastırılan eylemci hayatını kaybetti.’ Hangi hayatı kaybetti Lemmy?
Sen gittiğinden beri kuru ağaç dallarında binlerce karga oturuyor. Onlar da uçmuyor artık. Yüzbin yaşındaymış gibi hissediyorum ve siyahları siyahlarla savuşturmaya çalışıyorum. Dünyanın tadı yok, ancak kusmuklarımız gökkuşaklarına dönüşebilir. Dolu dolu gözlerle uzaklara, geçmişe doğru bakıyorum. İki çıplak adam antik harabe kentin önünde bir ceset taşıyor. Yoksa bu, senin cesedin mi? Tüm bunlar olurken sen neredeydin Lemmy?!
Everything changes, it all stays the same
Everyone guilty, no-one to blame
Every way out takes you back to the start
Everyone dies to break somebody's heart’
Lemmy Kilmister’ın anısına…