Potansiyel nedir?
Sözlük tanımıyla potansiyel, gizli kalmış henüz varlığı ortaya çıkmamış, gelecekte oluşması ve gelişmesi mümkün olan, kullanılmaya hazır yetenektir.
Öyle bir şeydir ki potansiyel kendiyle bir değil, anlaması bulması öyle kolay değildir. Rastgele duyduğun bir söylentinin gerçeklik payı, o söylentinin potansiyeli olabilir mesela. O söylentiyi kimin, nerde, kimden, kaç kişinin duyduğu da potansiyelini belirleyebilir bir söylentinin. Bu söylenti gerçekse eğer, senin benim bizim potansiyelimizi de belirleyebilir.
Bendeki potansiyel kendini anne karnında belli etmeye başladı. Sağlıklı, kilosu normal, boyu eni çapı tam takır bir bebektim. Sağlıklı bebeklerde daha yüksek bir doğum potansiyeli olduğundan bende doğup o potansiyeli kullanmışım. Ayağım da varmış, yürüme potansiyelini kullanıyorum yani. Bir de dil dudak, ses teli falan var onlarda konuşma potansiyelini vermiş bana, ki ben de onu oldukça sık kullanıyorum. Parmak, göz burun falan derken normal öyle nefes alan düpedüz biri olmuşum. Ha ama işte bu potansiyel o evreden sonra beni rahat bırakmadı maalesef, annem babam bende potansiyel görmeye devam ettikçe ben de kullanmaya çalışmaya devam ettim.
Zekiyim tabi, “potansiyelim var”, iyi bir okula gidip, iyi bir eğitim alıp, iyi bir yerlere gelmem lazım.
İyi nedir, hiçbir fikrim yok, ama iyiyse iyidir, benimdir, bizimdir.
Bir de kafa, beyin derken bir baktın düşünmeye her şeyi sorgulamaya başlıyor insan. E doğal ona da bir yatkınlık, onun için de bir potansiyelim varmış ki kullanıyorum. Yine yeniden sorular soruyorum sağa sola kendime. Anlam yüklemeye çalışıyorum bastığım toprağa, soluduğum havaya.
Plüton’dan gezegen olur mu? Fidandan ağaç? Senden insan olur mu? Bendense ayyaş? Bu yazı olmuş mu? Bu kadar soru sorulur mu peki? Yok haşa sorulmaz. Bu dünya durur mu sence? Yok, bu düşünceler de durmaz.
Bu soruların başkalarına sorulmaması gerekir, kendi içinde bulunması gereken cevapları vardır bazı şeylerin. Kendini sıkboğaz etmen gerekir bazen hiçbir sonuca varamaman için.
Geçen yıllar, unutulan hayaller, toz tutmuş köşeler ve bucaklar. Karşına çıkan zamansız insanlar ve yerli yersiz yorumlar. Gitmek bilmeyen bir yetersizlik hissiyle geçirilen akşamlar. Yine yeniden sorulan sorular.
Benden ressam olur mu? Peki ya şair? Olur mu benden eli kolu boş dolaşan amaçsız bir cahil? Ne olsun istersin benden? Bir mekanist? Belki de bir gitarist, piyanist veyahut da işsiz ve kimsesiz.
Evet efendim. İlk olarak, sen işsiz olma, kimsesiz kalma, az para kazanma, çok olsun paran pulun, mutsuz da olma ama yani çokta kendine özgü kafana buyruk takılma, benze işte sen de ona buna, bana, bubana. Topluma uyum sağla, aman ha biri laf ederse çokta şey etme olur öyle arada sırada. Kendine güven, oturup öyle sağda solda ağlama, ne hissettiğini bil fakat çok da sızlanma. Başarılı ol, kendini, potansiyelini harcama, hangi yoldan gidersen git başarılı olacaksın sonuçta. Çok yemek yeme kilo yakışmaz sana, sakın kendini aç bırakma. Ammaan yaşa yahu hayatını, bir daha mı geleceğiz dünyaya.
Yine yeniden sorulan sorular, aldığın gerekli gereksiz cevaplar ve vardığın sonuçlar.
Benden bir bok olmaz bundan sonra.