Sevgili Osman Erden’in Kıbrıs Barış Harekatı’nın 49. Yıl Dönümü vesilesiyle kaleme aldığı ve “gündem dışı* kurcalamalar” faslından dile getirdiği “1974 yılından sonraki dönemde Kıbrıs’ın kuzeyinde gerçekleşen tarihi eser yağması Türkiye’de çok daha kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır. Kıbrıs meselesine dair en karanlık konulardan birinin aydınlığa kavuşması için bu konunun gündemde tutulması ise kültür sanat alanında faaliyet gösterenlerin sorumluluğunda bulunuyor.”** cümleleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları dahilinde, Türkiye kökenli küratörlerin/sanatçıların/düşünürlerin/sanat yazarlarının iş birliğiyle hayata geçirilmiş Ab destekli modern/güncel/çağdaş sanat çalışmalarının dışında da, en başından beri, canlı bir kültür sanat sepet rant ortamının olduğunun büyük kanıtlarından biri olarak karşımızda durmakta.
Azımsanmayacak sayıda “karanlık konu” içeren Kıbrıs Meselesi’nin en karanlık konularından biri olduğunu düşündüğümüz Kıbrıs’taki kültürel varlık/kültürel miras/tarihi eser yağmasının sadece 1974 sonrasına ait bir olgu olmadığının altını çizerek konuya ilişkin görüşlerimizi aktarmaya devam edelim. Kypriaki Dimokratia/Kıbrıs Cumhuriyeti (İki dilli bir cumhuriyet. Malumunuz!) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları olan Helen ve Türk ve diğer azınlık mensupları*** insanlarımız, komşularımız bu konularda nasıl düşünürler bilemeyiz ama insanlığın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan bu adadaki kültürel varlık, kültürel miras ve tarihi eser toplamının insanlığın ortak mülkiyetinde olduğunu düşünmeyi aklımızdan çıkarmadan elbette…
Dolayısıyla, Osman Erden’in isimler ve örnekler vererek ortaya koyduğu 1974 sonrası vahametinden önce de, epey bir günah işlendiğini tahmin etmek zor değil; özellikle Devlet-i Aliyye sınırları içinde Alman ve İngiliz arkeologlara (!) beslediği muhabbetten ötürü kendilerine büyük armağanlar arz etmiş olan Hanedan-ı Al-i Osman mensuplarını düşünecek olursak… Neyse ki, olan bitenler, çalınanlar çırpılanlar çoğunlukla, insanlığın kültürel varlık, kültürel miras, tarihsel eser gibi konularda bilimsel temellere yaslanan bir takım yaptırımlar geliştirmesinden öncelerini kapsayan bir zaman diliminde yer almakta.
Tabii bu durum, günümüzde, tam ve sağlıklı bir akademik veri tabanı oluşturmanın ve bundan sonrası için yapılması gereken çalışmaların önünde bir engel değil… Her iki tarafta da, çalınan, çırpılan, yok edilen, kaçırılan, dönüştürülen eser, bina ve benzeri taşınır ve taşınmaz kültürel ve tarihsel varlığın kayıtlarını tam ve eksiksiz olarak saptayabilmek için taşınır ve taşınmaz varlıkların, mirasın, eserlerin üretildiği dönemleri ayrıntılı bir şekilde ele almakta büyük yarar olduğunu söylemek mümkün. A- 1570-1571 öncesi dönem; B- 1570-1571 Miladi tarihlerindeki Kıbrıs’ın Venediklilerden Osmanlı hakimiyetine geçiş dönemi sonrası; C- 1878 Berlin Antlaşması’na ek olarak imzalanan Kıbrıs Konvansiyonu’na dayanan Geçici Birleşik Krallık İdaresi dönemi; D- 1923 Lozan Antlaşması sonrası Kalıcı Birleşik Krallık İdaresi dönemi; E- 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanı sonrası dönem; F- 1963-1974 arası De Facto Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Dönemi; G- Nihayet, ilk olarak Osman Erden’in ele aldığı ve problematik olarak sunduğu 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası dönem, gibi... Atladığım dönemler varsa ve özellikle A’nın alt başlıklarını Prehistoryadan Venedik çağına kadar, Kypriologlar ve Cypriot Studies Centre(s) uzmanları tamamlasın lütfen.
Meselenin bu kadar ayrıntılı ele alınmasının gerekliliği, Kıbrıs’ın sosyal ve demografik çok kültürlülüğünde ve kültürel karmaşasında yatıyor elbette. Kuzey’de ve Güney’de hemen hemen her köydeki camiler, kiliseler; Hristiyan dünyasının ve özellikle Ortodoks dünyasının en önemli manastırları, kiliseden dönüştürülmüş camiler, camiden dönüştürülmüş kiliseler; büyük şehirlerdeki katedraller****, çok sayıda hanlar, sivil mimarlık örnekleri ve benzeri… Tabii sırada, Evkaf eserleri, Bella Paix Manastırı, Ortodoks dünyasının en zengin manastırlarından biri olmasının yanında, en önemli ikona üretim merkezlerinden biri olan ve Kıbrıs’ın seküler ve dinsel tahtına Makarios III ünvanıyla oturtulmuş Mihail Hristodulu Muskos’un öğrenim gördüğü ve yetiştiği Kykkos Manastırı ve Osman Erden’in araştırmasında da geçen Trooditissa Manastırı başta olmak üzere, bazıları günümüzde KKTC sınırları içinde kalan***** ve zaman zaman uygunsuz haberlere konu olan onlarca manastır****** da var.
Bu emsalsiz zengin strüktüre, Kıbrıs adasındaki eşsiz mülkiyet durumları******* ve sorunlarını da katacak olursak, Kıbrıs’ın kültürel varlığının ve kültürel mirasının bundan sonrası için yapılacak çalışmaların olağanüstü bir karşılıklı ve toplumlararası gayret gerektirdiği aşikar. Tarihsel ve kültürel varlıkların, mirasın, eserlerin içinde üretildiği topoğrafya ve doğal çevreye sonsuz saygıyı ve özeni de yitirmeden.
*Türkiye’deki sanat kültür çevrelerinin gündemi olamamış anlamında.
**Osman Erden, “Kıbrıs ve kültürel mirasın yağmalanması,” Politik Yol, 22 Temmuz 2023 > https://www.politikyol.com/kibris-ve-kulturel-mirasin-yagmalanmasi/
***Maronit, Apostolik Ermeni, Musevi, Roma Katolik, Protestan/Anglikan etc…
**** Selimiye Camisi olarak bildiğimiz Lefkoşa Ayasofyası/Santa Sophia ve Lala Mustafa Paşa Camii olarak bildiğimiz Aya Nikola Katedrali
*****KKTC sınırları içinde kalan en önemli manastırlar Dipkarpaz’daki (eski adıyla Ριζοκάρπασο/Rizokarpaso) Apostolos Andreas Manastırı ve Kaynakköy’deki (Aşağı Taşkent ya da eski adıyla Συγχαρί/Sihari) Panagia Apsinthiotissa Manastırı ve harabe halindeki Kantara Manastırı
******İngilizce yazılışları ile Machairas, Stavrovouni, Panagia tou Sinti, Chrysoroyiatissa, Panagidia Galaktotrofousa Manastırları
*******Evkaf (Osmanlı vakıfları), Büyük kısmı Kıbrıs Başpiskoposluğu Sen Sinod’una ait olan topraklar ve mülklerin yanı sıra muhtelif Ortodoks vakıfları; Maronit, Musevi, Ermeni cemaatlere ait mülkler ve elbette ki Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların olması gereken üsler başta olmak üzere muhtelif Birleşik Krallık mülkleri.