‘Bütün mutlu aileler birbirine benzer. Her mutsuz ailenin ise kendisine özgü bir mutsuzluğu vardır.’
Tolstoy - Anna Karenina
Hayatım boyunca kalbime dokunmuş ender cümlelerdendir Tolstoy’un Anna Karenina kitabında yazmış olduğu giriş cümlesi; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer. Her mutsuz ailenin ise kendisine özgü bir mutsuzluğu vardır." Defalarca geriye dönüp tekrar tekrar okuduğumu hatırlıyorum. Hem dipsiz bir kuyu derinliğine sahip olup hem de insanı düşünmeye iten kelimeler dizimi beni nasıl bu kadar mutluluk kavramını sorgulamaya itebilirdi ki?
Zihnimin derinliklerinde dolaşırken adım adım bana yaklaşan ayak sesleri duyuyorum. Omzumdaki eli hissettiğim an kalbim duracak gibi olmuştu. İşte burada, tam da yanımda; Tolstoy’un ta kendisi. Belki de hayalle gerçeği ayıramadığım bir boyuttayım, belki de sadece bir rüyaydı bu, kimin umurunda! Kalbimi ve ruhumu teslim edip yürüyorum izinden. Dipsiz bir kuyunun yanındayız. Kuyuya inen paslı ama bir o kadar da sağlam görünen bir merdiven var. Kafamda tek bir düşünce vardı; bütün mutlu aileler birbirine benzer mi? Ve her mutsuz ailenin ise kendisine özgü bir mutsuzluğu gerçekten var mı? İşte bu sorunun cevabını bana verebilecek olan tek kişi yanımdaydı, Tolstoy’a duyduğum sualsiz güvenle iniyorum merdivenlerden korkusuzca.
Cümlenin ve derinlere yolculuğumun akışına bırakıyorum kendimi. Sağ ayağımla attığım ilk adımımı sol ayağım takip ediyor. Hayata tutunurcasına tutunuyorum merdivene ve usulca iniyorum dipsiz kuyunun derinliklerine. Bütün mutlu aileler birbirine benzer mi? diye soruyorum Tolstoy’a. Bana sadece gülümseyen bu yaşlı mı yaşlı adamın ağzından tek kelime bile çıkmıyor. Cevabı aramak için ardı ardına atıyorum adımlarımı. Korkudan titreyen bacaklarımı, göğsüme sığmayan kalp atışlarım takip ediyor. Bütün mutlu aileler birbirine benzer mi gerçekten?
Kuyunun dibindeyim. Dizlerime kadar biriken su, suyun dibinde kırık cam parçaları, taşlar var. Ona tutunmam için elini uzatıyor bana. Bir dakika bile tereddüt etmeden tutuyorum elini, hiç bırakmayacakmışçasına. Tolstoy benim suyun içinde yalpalanmadan dirayetli durmamı sağlarken düşünme fırsatı buluyorum. Suyun dibinden birkaç taş alıp uzattı bana. Ve o an tüm sessizlik ve karanlığın içinde bir ses duydum; ‘Taşlar bizim mutluluğumuz, ne kadar da benzer şekillere sahiplermiş değil mi?’ Tüm yol boyunca tek kelime etmeyen bu yaşlı bilge bana konuşuyordu! Taşlara bakmamı ve hissettiklerimi ona aktarmamı söyledi. Taşlara baktıkça çocukluğuma dair güzel anılar canlanmaya başladı gözümde. Hayatımın en mutlu zamanlarına dönüyorum. Doğumumdan 4-5 yaşlarıma kadar olan zaman dilimindeyim ve burayı terk etmek istemiyorum hiç. Yavaşça elimdeki taşları aldı ve bana anlam vermekte zorlandığım o cümleyi kurdu; ‘Mutluluğun tarifi benzer boyutlardadır, bana mutsuzluklarından bahset, ben de seni tanıyayım.’ Cümleyi tekrarladıkça, herkesin mutluluğa giden yolunun aynı yola bağlı tali yollardan oluştuğunu düşünmeye başladım. İnsanı mutlu eden şeyler ortaktır ve evet, bu yüzden bütün mutlu aileler birbirine benzer.
Suyun dibinden aldığı cam parçalarını tutuşturdu bu kez elime. Ne kadar temkinli yaklaşmaya çalışsam da kesiyor elimi cam parçaları. Her bir kesik, farklı bir acı tattırıyor bana. Canım acıyor, kuyudan çıkmak istiyorum. Hareket etmeye çalıştıkça ayaklarımda ve ellerimde oluşan kesiklerin her bir farklı bir his farklı bir acı tattırıyor bana. Tolstoy bu kez bana 4-5 yaşlarımdan sonrasını soruyor…
Uzun bir sessizlik sonrası soruyu tekrarlama ihtiyacı duyan Tolstoy, bana derimdeki kesiklere değil kalbimdeki kesiklere odaklanmamı söyledi. Dengemi kaybediyorum, düşüyorum. Kalkmayı her denememde çarpıyorum kuyunun sert duvarlarına.
Mutsuzluk, sadece kesiklere yol açan cam parçaları değil, içinde bulunduğum kuyunun ta kendisiymiş aslında.
Elimden tutup beni ayağa kaldırdı ve bana mutsuzluk yolculuğunun bu kuyudan daha derin ve bireysel bir yolculuk olduğunu söyledi.
Mutsuzluk, sandığımızdan daha derin ve tarif edilemez bir duygu biçimidir. Mutsuz bireylerin ve ailelerin yolculukları bambaşkadır ve bu yüzden her mutsuz ailenin mutsuzluğu ise kendine özgüdür.