Kuzey Kıbrıs’ın en büyük ithalat kalemlerinden birinin antidepresanlar olduğunu biliyor muydunuz? Peki adada muhtemelen Hindistan’dan daha çok yogi bulunduğunun? Mutsuzlukla başa çıkmak için ülkece geleneksel yöntemlerden, yeni trendlere bilimsel çalışmalardan spiritüel yoğunlaşmalara akla gelen her yöntemi deniyoruz. Bilim çağında şifa ruhsal yollardan bulunur mu, ya da ruhu zedelenmiş bu dünyada bilim bir fayda sağlayabilir mi, psikoterapi mi, yoga mı insan aklı ve huzuru için daha yararlı Uzman Psikolog Deniz Erkal’a ve deneyimli Yogi master Mürvet Yerli’ye sorduk.
Deniz Erkal 1981 yılında Lefkoşa’da doğdu. Türk Maarif Koleji’nin ardından lisansını Hacettepe Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji dalındaki yüksek lisansını ise Yakın Doğu Üniversitesi’nde tamamladı. 2011 yılından beri yürütülen Anne Baba Okulu projesinin kurucu ortağıdır ve bu bağlamda pek çok kurumda ebeveynlere yönelik eğitimler vermektedir. Kognitif ve Davranış terapisti olarak Lefkoşa KDT Merkezi’nde meslek hayatına devam etmektedir.
Psikoloji duygu, düşünce ve davranışlarımızı, başımıza gelen yaşam olaylarını yorumlama biçimlerimizi, biyo-psiko-sosyal dinamikler bağlamında inceleyen, analiz eden, eksiksiz ve bilimsel metodolojilerle anlamlandırma işini üstlenen bilim dalıdır. Kişinin yaşamı içerisinde, hayatını sürdürmek üzere birtakım sürdürmesi gereken fonksiyonlar var. Düzenli beslenmek, uyumak, uyanmak gibi temel fonksiyonlarda bir gerileme, bir işlevsellik kaybı olması, psikolojik destek başvurusu için ilk düşünülen gerekçe. Bunun dışında elbette duygu durumundaki değişiklikler de işaret olabilir. Kişinin mutsuz, çökkün, kaygılı acı içinde hissetmesi veya bazen durumlara uygun olmayan bir yüksek duygu hali içinde olması da başka gerekçeler olarak gösterilebilir.
Bazı psikolojik rahatsızlıklar kişinin yaşamını tehdit edecek kadar kronik ve tehlikeli olabilir. Örneğin intihar riski içeren bir majör depresyon veya bazı madde bağımlılıkları gibi. Bu nedenle alanda eğitim almadan, ruhsal aygıta müdahale etmeye çalışmanın, hiç de masum bir ihlal olmadığını bilmek gerekiyor. Bir depresyonu, bir kaygı bozukluğunu, bir obsesif kompulsif bozukluğu teşhis edememenin, uzun veya kısa vadede insan yaşamına zarar verecek bir sonuca gitme olasılığı çok yüksek. Sorunu teşhis edememek ve kişinin doğru, bilimsel tedaviye ulaşmasına engel olmak bir insan ve hasta hakları ihlalidir. Bu teşhis ve tedaviyi yapabilmek için psikiyatristler en az on yıllık bir eğitimden geçerken, klinik psikologlar da lisans, yüksek lisans ve psikoterapistlik eğitimini içeren, yine en az on yıl süren, bir eğitim almak ve bunun ehliyeti için sınavlara girmek zorundadır. Kalıcı iyilik hali, hem danışanın kendisi, hem de ailesi için, yani birden çok insanın hayatını olumlu etkileyecek bir sonuçtur ve bu sonuca ancak bilimsel etkilerle verimliliği kanıtlanmış, güvenilir ve geçerli bir medikal ve terapötik yöntemlerle varılabilir. Geri kalan yöntemler sadece yüzeysel ve geçici bir tutam sahte iyilik halleri yaratabilir ve uzun süreli çalışmalarla da problemlerin nüksedeceği kanıtlanmıştır.
Psikolojik problemler biyopsikolojik sosyal bağlamda ele alınmadıkça, masanın bir bacağı hep eksik kalacak ve denge bulunamayacaktır. Kadim felsefelerin ve özellikle yoga gibi öğretilerin iyilik hali üzerinde olumlu etkisi elbette yadsınamaz, ancak kişinin bir psikopatolojik tanı alması ya da psikolojik bozukluğu olması halinde, bütüncül bir tedavi sürecinden geçmesi sadece böyle bir destekle sağlanamaz. Bu karaciğer hastalığı olan bir kişinin sürekli yararlı bir besin tüketerek iyileşmeye çalışması gibidir. Ortaya çıkan bozukluğu tedavi etmek, nedenlerini anlamak, kapsamlı bir tetkik yapmayı ve doğru tedaviyi gerektirir. Yoga dışında diğer saydıklarınız ise psikopatoloji halinde yarardan çok zarar verir ve irrasyonel düşünce biçimlerinde aşırı inançlar geliştirilmesine neden olabilir. İyi enerji yaymak, pozitif düşünmeye kendini zorlamak gibi varsayımların, bilimsel gerçeklikle uyumlu bir yanı yoktur.
Spiritüel etkinlikleri psikolojik desteğin yerine koymaya çalışmak, biyolojik kaynaklı bir takım psikolojik bozuklukların tetiklenmesi veya şiddetinin artması gibi durumlar oluşturabilir. Bunun örneği 2016 yılında Türkiye’de çok trajik bir biçimde yaşandı. Psikotik özellikler taşıyan bir kişi, yanlış inanışlar sonucunda yaşam koçuna karşı düşmanca duygular geliştirmiş ve yaşam koçunu öldürmüştür. Çok ders çıkarılması gereken bu olayın haberleri hala internettedir ve ulaşılabilir. Bu radikal bir örnek olmakla birlikte, meslek ihlallerinin ne noktaya varabileceğini göstermesi bakımından önemli bir olaydır. En iyi ihtimalde ise, danışanın iyileşme yolculuğunda zaman kaybedilir.
Yoganın özellikle kaygı ve duygudurum bozuklukları ile çalışırken, iyileşmeye katkı koyan bir yanı olduğunu biliyoruz ve kişinin ilgisi varsa öneriyoruz. Bedensel gelişimi destekleyen her spor dalı yine iyileşme sürecine katkı sağlar. Bununla ilgili bilimsel çalışmalar nettir. Ancak, psikoterapi yerine geçebilecek başka bir teknik değildir. Destek yerine sıkıntı yarattığı da çok sık gördüğümüz bir tablodur.
Psikoterapi yolculuğu, ciddi bir zaman dilimi, sorumluluk, istikrar ve davranış değişikliği gerektirir. Aynı zamanda maddi olarak da ciddi bir giderdir. Yolculuk kolay olmaz, kişinin yaşamına dair kendi payına düşenle yüzleşmesi ve sorumluluk almasını gerektirir. Acıyla kalabilmek, belirsizliğe tahammül gibi zorlu süreçleri içerir. Ruhsal aygıta neştersiz ameliyat yapmak gibidir. Diğer yöntemler ise kısa süreli ve kolay ulaşılabilirdir. Ticari bir yanı olanların da sosyal medya ve TU yoluyla mucize gibi pazarlanması, çaresiz hisseden kişileri de çareyi buralarda aramaya itmektedir. Mucize olarak sunulan herkesten ve her şeyden şüphe etmek gerekir. Mucize yöntemlere inanmak isteyebiliriz ancak çok kıymetli bir filozofun da dediği gibi “inanç gerçeği görmek istememektir”. En acı gerçekten bile öğrenecek çok şeyimiz var. Lütfen bilimle kalınız.
Mürvet Yerli 1970 senesinde Muğla’da dünyaya geldi. 2007 yılında yoga ile tanıştı. 2019 senesinde ise 280 saatlik TTC Yoga Eğitmenlik Eğitimini tamamlayarak yoga eğitmeni oldu. Aynı zamanda 200 saat Yin Yoga Eğitmenlik programını, 30 saatlik Kendime Annelik Eğitim programını ve 40 saatlik Somatik Yoga Terapi Uzmanlık programını, Swing Yoga Uzmanlık programını ve Asanalarda Çakralar Eğitimi programlarını da tamamladı.
Yoga, birlik bütünlük, zihnin kalıplarından özgürleşmesidir. Yoga, zihni, bedeni ve ruhu birleştirmeyi amaçlar. Nefesine ve bedenine dikkat vererek yaptığın pratikler esnasında fiziksel bedeninde yaşadığın rahatlama hissi, ruhsal anlamda yaşadığın zorluğu fark etme, o alana doğru bakabilme cesareti, kabiliyeti kazandırır. Dolayısıyla kişinin farkındalığı yükselir.
Her isteyen sırf istediği için yoga eğitmeni olamaz, eğitmen olmak için 200 saat ve üzeri eğitimler mevcut. Eğitimlere başlamadan, nefes ve asana pratikleri yapacağınız ön hazırlık alacağınız eğitime oldukça katkı sağlıyor. Uluslararası geçerliliği olan sertifikalar almak da eğitmenliğinizde etkili. Herkes ihtiyaç duyduğu alana doğru bir şekilde ilerliyor. Bilim her zaman yanımızda, kişi psikolojik destek arayışındayken kendi kendine bakmaya zorlanabilir. ‘Psikolog desteğiyle bu daha kolay yapılabilir’ de denebilir ama bu da göreceli; siz kendinizi ifade edebilen biriyseniz, uzmanla görüş sağlamak ve karşılıklı interaktif görüşmeler yardımcı olacaktır. Psikolojik alanda destek isteyen kişi pek çok alanda kendi kendine yardımcı olabilir. Psikoloğun yardımı kişinin kendini ifade etmesi ve uzman tanısıyla süreç devam ediyor. Bu süreçte elbette ki psikologlar tek adres değil, ne şekilde nerden yardım almak istediğine karar vermek kişinin kendi tercihiyle oluşuyor.
Yoga günümüzde zihin-beden sağlığı ve depresyonla mücadelede yaygın olarak kullanılmakta. Yapılan araştırmalar depresif bozukluğa ve yüksek depresyon seviyelerine sahip insanlar için yoganın yardımcı bir tedavi olarak kullanılabileceğini gösteriyor. Yoganın insan bedenine de, psikolojisine de, biyokimyasına da olumlu somut etkileri var: Yoga sayesinde kişilerin ruh hali gelişir ve huzur duygusu artar. Kendini kabul etme ve kendini gerçekleştirme artar. Somatik ve kinestetik farkındalık artar. Anksiyete ve depresyon azalır. Sosyal uyum artar. Sosyal uyum artar. Düşmanlık duygusu azalır. Konsantrasyon gelişir. Hafıza, dikkat ve öğrenme verimliliği gelişir. Derinlik algısı gelişir. Spiritüel yolculuk ve tıp dünyasını bu anlamda bir arada tutmak her iki tarafa haksızlık olur.
Nabız, solunum hızı ve kan basıncını düşürür. Kardiyovasküler ve solunum verimliliği arttırır. Dengeli, stabil ve otonomik sinir sistemi sağlar. Kas-iskelet esnekliği ve eklemlerin hareketlerinde artış olur. Uyku düzene girer ve bağışıklık artar. Kavrama kuvveti artar ve el-göz koordinasyonu gelişir. Dayanıklılık, esneklik ve enerji düzeyi artar. Gastrointestinal ve endokrin fonksiyonları normalleşir.
Ayrıca Glukoz ve sodyum seviyesi düşer. LDL ve VLDL kolesterol düşer. HDL kolesterol artar. Total kolesterol ve trigliserit azalır. Katekolaminler (böbrek üstü bezi hormonu) azalır. Kolinesteraz artar. Hematokrit, hemoglobin ve lenfosit artar. Toplam beyaz kan hücre sayısı azalır. Tiroksin artar.
Bilimsel dünya bakış açısında somut veriyle çalışmak çok büyük emek. Fakat bilimin somut veriyle çalışması elle tutulur gözle görülür neticelerle sonuçlanmasında dışardan yardım alıyorsunuz. Ve size ne olduğunu söyleyen bir uzman var. Bilim spesifik sonuç doğruluğundan yana. Ancak Yogada kendi kendinizle çalışırken, tüm bu süreci gözlemlemek, pratik etmek, kesilmez bir çaba içinde olmak, zaten içinizde olan sıkışıklığın aralanması kendinizle yüzleşme adımlarını kendi gayretinizle yapıyorsunuz. Günümüzde artık spiritüelizm ve psikoloji arasındaki ayrışım oldukça azaldı. Bu konuyla ilgili daha güzel görüşleri ancak yogayla tanışmış olan psikologlar verebilir.
Dönüşüm, dönüşüm için ihtiyaç duyduğun araçları keşfetmekle başlıyor. Dönüşüm şimdi, şu anda gerçekliğin içinde. Kendin için atacağın bir adım kim bilir sende neleri ortaya çıkaracak? Kendim için bir şeyler yapmalıyım diyen herkes, arayışı her nerede, her neyse, kendiyle çalışmak isteyen herkese yogayı tüm kalbimle tavsiye ediyorum.